Hürriyet

28 Aralık 2010 Salı

68 inci Altın Küre Adayları


16 Ocak 2011 tarihinde yapılacak olan 68nci Altın Küre Adayları açıklandı. Sizin adayınız hangisi


Drama Dalında En İyi Film

Black Swan          
The Fighter          
Inception             
The King's Speech
The Social Network

Müzikal-Komedi Dalında En İyi Film

Alice İn Wonderland
Burlesque
The Kids Are All Right
Red
The Tourist

Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu

The Social Network'taki rolüyle Jesse Eisenberg
The King's Speech'teki rolüyle Colin Firth
127 Hours'taki rolüyle James Franco
Blue Valentine'deki rolüyle Ryan Gosling
The Fighter'daki rolüyle Mark Whahlberg

Drama Dalında En İyi Kadın Oyuncu

Frankie and Alice 'teki rolüyle Halle Berry
Rabbit Hole'deki rolüyle Nicole Kidman
Winter's Bone'deki rolüyle Jennifer Lawrence
Black Swan'daki rolüyle Nathalie Portman
Blue Valentine'deki rolüyle Michelle Williams

Müzikal-Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu 


Alice in Wonderland'daki rolüyle Johnny Depp
The Tourist'teki rolüyle Johnny Depp
Barney's Version'daki rolüyle Paul Giamatti
Love and Other Drugs'taki rolüyle  Jack Gillenhaal
Casino Jack'teki rolüyle Kevin Spacey

Müzikal-Komedi Dalında En İyi Kadın Oyuncu 


The Kids Are All Righ'taki rolüyle Annette Bening
Love and Other Drugs'taki rolüyle Anne Hathaway
The Tourist'teki rolüyle Angelina Jolie
The Kids Are All Righ'taki rolüyle Julianne Moore
Easy A'deki rolüyle Emma Stone 

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu 


The Fighter'daki rolüyle Christian Bale
Wall Street:Money Never Sleeps'teki rolüyle Michael Douglas
The Social Network'taki rolüyle Andrew Garfield
The Town'daki rolüyle Jeremy Renner
The King's Speech'teki rolüyle Geoffrey Rush

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

The Fighter'daki rolüyle Amy Adams
The King's Speech'teki rolüyle Helena Bonham Carter
Black Swan'daki rolüyle Mila Kunis
The Fighter'daki rolüyle Meliss Leo
Animal Kingdom'daki rolüyle Jacki Weaver

En İyi Yönetmen

Black Swan filmiyle Darren Aronofsky
The Social Network filmiyle David Fincher
The King's Speech filmiyle Tom Hooper
Inception filmiyle Christopher Nolan
The Fighter filmiyle David O. Russell

En İyi Senaryo

127 Hours filmiyle Danny Boyle, Simon Beaufoy
Inception filmiyle Christopher Nolan
The Kids Are All Right filmiyle Stuart Blumberg, Lisa Cholodenko
The King's Speech filmiyle David Seidler
The Social Network filmiyle Aaron Sorkin

En İyi Orjinal Müzik 


Burlesque filmindeki "Bound to You" şarkısıyla Samuel Dixon, Christina Aguilera, Sia Furler
Burlesque filmindeki "You Haven't Seen The Last of Me" şarkısıyla Diane Warren
Contry Strong filmindeki "Coming Home" şarkısıyla Hillary Lindsey, Bob DiPiero,Tom Douglas,Troy Verges
The Chronicles of Narnia: The Voyage of The Dawn Treader filmindeki "There's A Place For Us" şarkısıyla Hillary Lindsey,Carrie Underwood,David Hodges.
Tangled filmindeki "I See the Light" şarkısıyla Alan Menken,Glenn Slater.

En İyi Animasyon Film 


Despicable Me
How To Train Your Dragon
The Illisionist
Tangled
Toy Story 3


En İyi Yabancı Film


Biutiful (Meksika/İspanya)
The Concert (Fransa)
The Edge (Rusya)
I am Love (İtalya)
In a Better World (Danimarka)

Drama Dalında En İyi Televizyon Dizisi


Boardwalk Empire (2009)
Dexter (2006)
The Good Wife (2009)
Mad Men (2007)
The Walking Dead (2010)


Müzikal-Komedi Dalında En İyi Televizyon Dizisi


The Big Bang Theory (2007)
The Big C (2010)
Glee (2009)
Modern Family (2009)
Nurse Jackie (2009)
30 Rock (2006)



 
 








25 Aralık 2010 Cumartesi

Bu Hafta Gösterimde- Hırsızlar Şehri

Yönetmen ve oyuncu Ben Affleck'in Kızımı Kurtarın'dan (Gone Baby Gone) sonra çektiği ve aynı zamanda başrolü oynadığı film Hammett Ödülü sahibi yazar Chuck Hogan'ın 'Hırsızlar Prensi' adlı romanından uyarlandı. Filmde 4 kişilik bir hırsız grubunun banka soygununda esir aldığı Claire'le olan ilişkileri ve onları hapse atmak için çalışan bir FBI ajanıyla olan mücadeleleri anlatılacak.

Bu Hafta Gösterimde - Tangled

Uzun saçlarıyla ünlü Prenses Rapunzel, tüm hayatını bir kulede sürdürmektedir. Fakat, bir hayduta gönlünü kaptırdığında işler değişir ve hayatında ilk defa onu bulmak için yaşadığı kuleden çıkmak zorunda kalır. Krallığın en çok aranan, en cazibeli haydutu Flynn Rider (Zachary Levi’nin sesiyle), Rapunzel (Mandy Moore’nin sesiyle) tarafından rehin alınınca, bu alışılmadık ikilinin komik macerası başlar.

Bu Hafta Gösterimde - Meet The Parents: Little Fockers

10 yıl ve aşılan sayısız engelden sonra, Greg nihayet asabi kayınpederi Jack’in güvenini kazanır. Fakat para sıkıntısı çeken Greg, bir ilâç şirketinde ikinci işe girdiğinde, Jack’in, en sevdiği erkek hemşireyle ilgili şüpheleri tekrar baş gösterir. Greg evinin erkeği olabileceğini Jack’e kanıtlamak zorundadır. Greg, Jack’in son sınavından geçip ailenin yeni reisi olacak mı, yoksa güven halkası sonsuza dek kırılacak mı?
24 Aralık 2010

Charlie Chaplin nam-ı diğer Şarlo



33 sene önce bugün yani 25 Aralık 1977 tarihinde, sinema dünyasında o dönemin şartlarına göre bir sürü imkansız denilen şeyi başararak, adını sinema dünyasına altın harflerle yazdıran ve ekol haline gelen bir adam hayata gözlerini yumdu.
Asıl adı Charles Spencer Chaplin olan sinema oyuncu ve yönetmeni 16 Nisan 1889da Londra'da doğdu. Her ne kadar otobiyografisinde babasından pek bahsetmesede, şarkı söylemesini ve dans etmesini, her ikisi de müzikhol oyuncusu olan anne ve babasından öğrendi. Sahneyle tanışması ise 8 yaşında iken bir Klog dans gösterisi olan "Eight Lancashire Lads" (Sekiz Lancashire'lı Delikanlı) ile oldu. Bu gösteriden kısa bir süre sonra babasının ölmesi ve annesinin sık sık akıl hastanesine girip çıkmasıyla, Chaplin'in çocukluk hayatı yetimhanelerde ve yatılı okullarda sıkıntıyla geçti.
17 yaşına kadar kimi zaman ufak dans gösterileri bulan, kimi zamanda sokaklarda yatmak zorunda kalan Chaplin'e abisi Sydney, kendisinin de çalıştığı bir vodvil topluluğu olan Fred Karno'da iş buldu.
1913 yılına kadar sayısız müzikhol skecinde oynayan Chaplin o yıl filmlerde rol almak üzere Keystone'un tek makaralık slapstick filmleri yapımcısı Mack Sennett, Chaplin'i Karno turnesi sırasında New York'tayken fark etmişti. 1913 Aralık ayında sinema yaşamına adım atan Chaplin bir daha sahne hayatına dönmedi.
Chaplin, melon şapka, dar bir frak ceketi, bol pantolon, büyük ayakkabılar, bıyık ve bastondan oluşan ünlü görünümünü  rol aldığı "Kid Auto Races at Venice" adlı filmle yarattı. Fakat bu tipin karakteri daha oluşmamıştı. Chaplin komedileri inanılmaz bir başarı sağlamıştı. Bir süre sonra kendi filmlerini yönetmesine izin verildi. Aldığı ücretler astronomik rakamlara ulaştı.
Chaplin'in bu hızlı yükselişi bir ölçüde, filmlerinin pazarlamasında, konularından çok filmde oynayanların önemli olduğu yıldız sisteminin gelişmesinden kaynaklanıyordu. Aslında Pickford, Fairbanks ve başkalarıyla birlikte Chaplin'in perdedeki kişiliğinin halk tarafından büyük bir coşkuyla kabul görmesi de, bu sistemin yerleşmesinde oldukça etkili oldu. Chaplin The Tramp'te (1915;Şarlo Serseri), yarattığı küçük serseri tipini yalnızca eğlendirici değil, aynı zamanda sevimli de kılabilmek amacıyla, sempatikliğinin de altını çizmeye başladı. Kendi filmlerinin hem yıldızı, hem yönetmeni, hem de yazarı olduğu için, Şarlo karekterinin içerdiği anlamları irdelemek için eşsiz bir konumdaydı. 
Eleştirmenlerin tanımıyla "zenginlerin bakış açısından çizilmiş bir yoksul tipi" olarak tanımladığı, Chaplin'in "küçük adam" dediği Şarlo, Easy Street (1917;Şarlo Polis), Shoulder Arms (1918;Şarlo Asker), Yumurcak, Altına Hücum, Şehir Işıkları, Asri Zamanlar ve ilk sesli filmi olan Şarlo Diktatör gibi filmlerde gelişti. Chaplin'in kendi yaşamından çizgiler taşıyan Limelight'ta (1952;Sahne Işıkları) kısa da olsa, yeniden gözüktü.
Chaplin'in çok hareketli bir özel yaşamı oldu. Dört evliliğinin üçü filmlerinin başrol oyuncularıyla, 1918'de Lita Grey ve 1936'da Paulette Goddard'la gerçekleştirdi. 1943'te oyun yazarı Eugene O'Neill'in kızı Oona O'Neill'le evlendi. İlk iki boşanması ve 1944'te kendisine açılan babalık davası sansasyon yarattı. Chaplin 1942'de, savaşta Almanlara karşı ikinci bir cephe çağrısında bulunduğunda gene manşetlere çıktı. Siyasal tavrına yöneltilen saldırıda, hiçbir zaman ABD vatandaşlığına geçmemiş olmasının payı da vardır. Mavi Sakal öyküsünün iğneleyici bir uyarlaması olan Monsieur Verdoux (1947), pek çok çevrenin yanı sıra Amerikan ordusunu da oldukça sinirlendirdi. ABD hükümetinin vergi borcu için sıkıştırması, ayrıca bazı politikacı ve köşe yazarlarının yıkıcı etkinliklerle ilişkisi olduğunu ileri sürmeleri üzerine Chaplin 1952'de ülkeyi terk etti. Geri dönüş hakkının ABD Adalet Bakanlığı'nca soruşturulacağını öğrenince 1953'te Cenevre'de bu haktan vazgeçtiğini açıkladı.
Bundan sonra ailesiyle birlikte İsviçre'de Vevey yakınlarında Corsier-sur-Vevey'de yaşamaya başladı. 1957'de Londra'da yaptığı A King in New York (New York'ta Bir Kral), Amerika'ya Karşı Etkinlikleri Soruşturma Komitesi'ne, anlamsız televizyon reklamlarına ve Amerikan tarzı yaşamın başka yanlarına yönelik eleştirilerle dolu bir komediydi. Film, Chaplin'in özellikle reddettiği komünizm yanlılığı suçlamalarının artmasına yol açtı. 1966'da başrollerini Marlon Brando ve Sophia Loren'in oynadığı, kendisinin de hem senaryosunu yazdığı, hem de küçük bir rolde göründüğü A Countess from Hong Kong'u (Hong Konglu Kontes) çekti. 1972'de kendisine verilen özel Oscar ödülünü almak üzere ABD'ye gitti.

19 Aralık 2010 Pazar

Günlükten Notlar 24

* Merhaba
* Her yağmur yağdığında "Hiç kimsenin, yağmurun bile, böyle küçük elleri yoktu", her fırtına çıktığında "Fırtınam, felaketim, hasretim",her kar yağdığında "Karlar düşer, düşer düşer ağlarım, hep ismini hep ismini anarım" diye bağırarak şarkı söyleyesim gelir ama bir çok insanı sesimle kaçıracağımdan dolayı mırıldanmakla yetinirim.
*Sene bitiyor, her yerde 2011 yılı size neler getirecek haberleri ile karşı karşıyayım birde işim gücüm yok okuyorum ama ünlü olacağımdan hiç bahsetmiyor, sıkılıyorum. Hüzün çöküyor üzerime. Bir de aklıma şu takıldı, burcum ikizler, yükselen burcum da ikizler, bu durumda dördüzler olmuyor muyum ben?
*”Yılbaşında kırmızı donun uğur getirdiği hurafedir, Müslümanın hurafeye inanması tehlikeli ve Allah'a şirk koşmaktır.” imza "Bolu Müftüsü". Bu bir hurafe gerçekten. Nerden mi biliyorum, Ben denedim olmadı, %100 çalışıyor.
 *"Beni Mahsun'la değil Chaplin'le kıyaslayın" lafı, yeni filminin gösterime girmeye hazırlayan Özcan Densiz'e ait.1913 yılında sinemaya atılan ve dönem koşulları altında, yapılamaz, imkansız, denen birçok şeyi çekip başaran, adını altın harflerle Dünya sinema tarihine yazdıran Charles Chaplin ile kıyaslanmak kimseye düşmez bence, düşmemeli. Böyle bir kıyaslamanın lafını etmek bile ayıp bence.
*TBMM İçişleri Alt Komisyonu'nun pompalı tüfek sahibi olmak için yaş sınırını 18, diğer silahlar için 21 olarak belirleyen raporu ne güzel değil mi? Yasa tasarısı meclisten geçerse herkes 5 silah sahibi olacak. Hep beraber söylüyoruz " Burası Teksas Türkiyeeeee". "Biz burda yabancıları sevmeyiz, çeker vururuz, yabancı!"
*Yumurtayı ruhsata bağlasınlar bence. En etkili silah yumurta hatta yumurta ağır silahlar kategorisine sokulsun. Bakkaldan her yumurta alan takip edilsin. Eve mi gidiyor, mitinge mi diye? Bekara, öğrenciye de yumurta verilmesin.
*“Faceebook, Twitter gibi ahlaki değerleri çürüten etkili ağlar insanları birbirine düşman ediyor.”(Yeni Dinayet İşleri Başkanı) Çok ahlaksızım sanırım ben, düşmanım yok ama Facebook hesabım, twitter hesabım, blogum, birkaç sitede üyeliğim var. Acaba ahlaki değerlerim ne kadar çürümüştür, dost dost diye nicesine sarıldıklarım düşman mıdır?
*Parasız eğitim isteyen, birkaç yüz liralık okul harcını ödeyemeyen öğrencilere, Emre Aköz önerilerde bulunmuş efendim. Tüm devlet üniversiteleri paralı olacakmış, ancak okula giderken ücret ödemeyecek, hayatını kazanmaya başladıktan sonra ödeyecekmiş. Ödeme süreci, öğrencinin (diyelim ki) borcunun 10'da biri kadar ücret almasıyla başlayacakmış. Yani 50 bin lira borcu olan, 5 bin lira kazanmaya başladıktan sonra ödeme yapacakmış. Söyleyin bakayım, hanginiz 5 bin lira maaş alıyorsunuz. Söyleyin söyleyin çekinmeyin. Adam koskoca (hakikatten kocaman yalnız) köşe yazarı olmuş. Birşey biliyor ki yazıyor. 5 bin lira maaş alanlar, biraz çıkma yapsanıza bana, maaşım yükselince öderim. Söz.
*Öperim hepinizi. İyi bakın kendinize.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Günlükten Notlar 23

Kafir olup azanı
   Eski düzen bozanı
      Haklamak için azanı
    Kaynatalım kazanı
*Merhaba
*”Bu kimyanın bozulmasını istemediğim için güçlü kalmayı tercih ediyorum. Nuh devri zamanlarından insanlar seyahatler için helva yaparlarmış. Yolda tapınma ihtiyacı olur, helvadan put yapar, ona tapınmaya başlarlarmış. Acıktıkları zaman da onu yerlermiş. Şimdi ben kadına hak ettiğinden fazlasını vermenin yanlış olduğu noktasındayım. Yani helvayı alıp, put yapıyorsun. Sonra ona tapıyorsun, acıkınca yiyorsun. Bunu yapma. Ama helvaya değer ver, senin nimetin o. Şimdi yanlış anlaşılmasın, kadını helvaya benzetiyormuşum gibi de olmasın…” Bu laflar şimdilerde reklamlarda, evlilik hazırlığı yapan, kurtlar vadisi patronu Necati Şaşmaz’a ait efendim. Ben anlamadım, kadın, put, helva,. Kadını helvaya mı benzetmiş. Yok, değil sanırım, helvaya benzetiyormuş gibi olmasın, demiş. Helvadan kadın mı yapıp ona tapıyormuş, acıkınca yiyormuş. Okudum okudum anlamadım. Yardım edin.
*Geçtiğimiz haftalarda NASA uzayda yaşam izleri bulduklarını söylediğinde, herkes ekran başına kilitlendi, NASA’nın açıklamasını dinlemek için. Sonuçta fos çıktı. Efendim ben burdan NASA’ya bir öneri yapmak istiyorum. Mustafa TOPALOĞLU’nu bir de Erol BÜYÜKBURÇ’u incelesinler. Uzaylı olabileceklerini düşünüyorum. Hatta Hande YENER’in, Erol BÜYÜKBURÇ’un uzaylı sevgililerinden birinden olan,  çocuğu olabileceğini düşünüyorum. Araştırsın NASA, efendim
*”Wikileaks ile yatıp kalktık.” Geçen Star Haber’de vatandaşa sordular, nedir? diye. Kimi kestane dedi, kimi devlet dedi. Kimi marka dedi, kimi eşofman dedi Bile okuma yazması bilen bir amcaydı. Evet vikiliksle yatmış kalkmışız. Nedir vikiliks? Viks’in kardeşi’dir.
* Belgelerin sızdırılmasına ön ayak olan vikiliksin patronu, geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Sonra temyize kadar gözaltında kalmasına karar verildi. Ama ayıp ya, sen sofra kuralım diyip içir millete, içmeyenlerin meyve suyuna alkol katarak, çaktırmadan sarhoş et. Ondan sonra tüm Dünya’ya milletin sırlarını ifşa et. Ayıp, ayıp, sana yapsalar hoşuna  gider mi Assange?
*Okuduklarım; Emrah Serbes’ten Erken Kaybedenler, Elif Şafak’tan Firarperest, Kaan Sezyum’dan Oh Yes. İzlediklerim, Balıkçı Kral, Arizona Rüyası, Metropia, Mr Nobody, Harry Potter.
*Matematiğin Püf Noktaları. Gerekli Rakama Nasıl Ulaşırsınız?Yazan: Devlet BAHÇELİ.
*Işınla beni Skati. Bu arada şşt NASA, uzaylılar benim evimde kalıyor.
*Isınalım haydeee. http://fizy.com/#s/1ah00h

Bu Hafta Gösterimde - Karanlık Cennet

Gaspard ve Marion buldukları cep telefonunu sahibine vermek istediklerinde, adamın intihar ettiğine şahit olurlar ve olay yerinde Audrey isimli gizemli bir kızla tanışırlar. Audrey, Gaspard'ı Black Heaven adlı bilgisayar oyunuyla tanıştırır. Gaspard yarattığı yeni kimlikle, kendini bu gizemli sanal dünyanın içinde, tehlikenin tam ortasında bulacaktır.
17 Aralık 2010

Bu Hafta Gösterimde - Ateşle Oynayan Kız

Gizem ve aksiyon, Stieg Larsson'un Millenium dizisinden uyarlanan Ejderha Dövmeli Kız filminin devamında da sürüyor. Türkçe'ye aynı adla kazandırılan ikinci kitabın sinema uyarlamasında Noomi Rapace, ilk filmdeki gibi yine asosyal, saldırgan, gizemli, dövmeli hacker Lisbeth Salander'i canlandırıyor. Lisbeth, kendini taciz eden vasisi Bjurman'ın dersini verdikten bir yıl sonra Stokholm'e döner. Bir süre sonra önce bir gazeteci, sonra onun kız arkadaşı, ardından da Bjurman vahşice öldürülür. Elbette bütün gözler Lisbeth'in üzerine çevrilir. Eski dostu, suç ortağı Mikael Blomkvist onu temize çıkarmaya çalışırken, hem bir cinsel suçlar ağı hem de derin bir komployla karşı karşıya gelirler.
17 Aralık 2010

Bu Hafta Gösterimde - Başımıza Gelenler

"Başımıza Gelenler" adlı romantik komedide, Katherine Heigl, geleceği parlak bir "catering" uzmanı Holly Berenson'ı, Josh Duhamel da bir TV kanalında çalışan yetenekli spor direktörü Eric Messer'ı canlandırıyor. Korkunç bir ilk buluşmadan sonra tek ortak noktalarının birbirine olan nefretleri ve vaftiz kızları Sophie'ye olan sevgileri olduğunu keşfediyorlar. Ama, aniden Sophie'nin hayatta tek sahip olduğu ebeveynler olduklarında, Holly ve Messer farklılıklarını bir kenara bırakmak zorunda kalırlar. Yeni kariyer hedefleri ve yoğun sosyal hayatları arasında gidip gelirken, aynı çatı altında yaşayabilmenin de bir yolunu bulmak zorunda kalırlar.
17 Aralık  2010

Bu Hafta Gösterimde - Şenlikname Bir İstanbul Masalı

Sultan'ın biricik kızının saraydan kaçırılması ile başlayan inanılmaz macera, İstanbul'un 3000 yıllık efsanevi mekânlarında amansız bir mücadeleye dönüşüyor. Saf mehtercilerin, eski korsanların, Saray muhafızlarının, masum mekanikçilerin karıştığı macerayı anlatan bir Şenlikname albümünün sayfaları içinde sıcak bir aşk öyküsü doğuyor.
17 Aralık 2010

17 Aralık 2010 Cuma

Bu Hafta Gösterimde - Çakal

İstanbul'un yoksul mahallelerinden birinde yaşayan Akın'ın hayatı, annesinin ölümüyle şekil değiştirmeye başlar. Çalıştığı marangoz atölyesinden çaldığı parayla yeni bir hayat kurmayı plânlarken, sevgilisi Deniz'in bu plânı saçma bulup onu terk etmesi, arkadaşı İdris'in yaptığı teklifi kabûl etmesine sebep olur. Bu teklif ona yeni bir başlangıç fırsatı sunar. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Akın'ın, gerçek dünyadaki umursamaz ve korkusuz duruşu, patronun gözünden kaçmaz. Fakat bu yeni başlangıç yeni düşmanları da beraberinde getirir.
17 Aralık 2010

Bu Hafta Gösterimde - Çakallarla Dans

Muhasebeci Servet, şirketin internet hesapları üzerinden para çalmak için plân yapar. Parayı yakın arkadaşı Gökhan'ın hesabına aktarıp suçu onun üzerine yıkacaktır. Diğer iki arkadaşı da plânın figüranı olacaklardır. Ancak işi ellerine yüzlerine bulaştırırlar. Kısa yoldan para kazanmak uğruna giriştikleri iş onları, akıllarına bile gelmeyecek çılgın ve eğlenceli bir serüvene sürükler
17 Aralık 2010

Kaybedenlerin Şarkısı


Ölü biri olarak geldim dünyaya
Ölü bir doğum
Onlar, Yaşadın!diyor
Vatanı sev!Şeytanı inkat et!
ve vergini öde!
Oysa ben
Otuz küsür yıl boyunca
beni seyreden herkese
yaşayan bir insan taklidi yaptım.
Şimdi rakı bassam yarama
Yarın penceremde hiç kullanılmamış
bir Akdeniz bulur muyum?
Hangi dinin mabedime saklansam kurtarır beni
tırnak uçlarımla onların kükürtünü solumaktan?
Ve nasıl bir cinayet işlesem de
makul nedeni karşısında şaşırıp kalsa Tanrı
Yorgunum
yorgun olduğum gecelerde
karanlık adamlarla
karanlık odalara kapanıp
esrar içiyoruz
bu ülkenin işimize yaramayan anayasasına karşı.
Sen benim yoldan çıkmamı bırak
ellerimi çok yalnız bıraktılar
ve zamanla
yolları da haritadan çıkarmanın ustası oldum.
Ellerimi çok yalnız bıraktın.
Seni unuttum!Çoktan unuttum!
Unutamadığım sadece birşey var
O da sende unuttuğum çocukluğum...
                                                     
                                                            Jan Ender Can

15 Aralık 2010 Çarşamba

...

Yanyana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar. 
ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar.
ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik, 
sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik ...

6 Aralık 2010 Pazartesi

Metropia

"Herkesin kaderini biribirine ören kriz, yine de bireyi kendi yıkıntısı içerisinde yalnız bırakmaya devam ediyordu."

Daha önce İf film festivalinde gösterilmiş olan ve bizi son derece gerçek bir dünyaya taşıyan, Guantamo hapishanesinin anlatıldığı Gitmo filmiyle tanıdığımız Tarık Saleh'in ilk uzun metraj filmi Metropia. Animasyon tekniği kullanarak gerçek fotoğraflar kullanıp, gri ve mavi tonların kullanıldığı karanlık bir atmosferde kendi dünyasını yaratıyor Tarık Saleh.

Bıçak Sırtı ve 1984 gibi distopya filmlerin izini süren Metropia, açgözlülüğün hüküm sürdüğü ve baskıcı tüketim toplumunun portresini çiziyor.

2009 Venedik Film Festivali: Geleceğin Film Festivali Dijital Ödülü ve Stocholm Film Festivali: En İyi Müzik Ödülü alan filmlerin seslendirme kadrosunda Vincent Gallo,Stellan Skarsgaard,Juliete Lewis,Alexander Skarsgaard vardır

Film, 2024 yılında geçer. Petrol kaynakları tükenmek üzeredir ve her tarafta gözetleme kameraları vardır. Tüm şehirler birbirine, yeraltından geçen büyük bir metro istasyonuyla birbirine bağlanmıştır. Kahramanız Roger, yeraltından korkutucu atmosferinden ürperdiği için bisikletle işe gelip gitmektedir. Roger'ı birçok şey ürpertmekte.
Kapitalist sistemin doruk noktasına ulaştığı bu tarihte, bir şirket, zaman-mekan sıkışmasının taşeronluğunu üstlenmiş, dünyayı metro ağlarıyla birbirine bağladıktan sonra, insanların saçlarını anten olarak kullanan ve beynine nüfus eden şampuanlar üretmiştir. İnsanlar kafasının içini çaktırmadan bulandırmakta ve insanları tüketime yönlendirmektedir.
Bu duruma seyirci kalamayan patronun kızı ve kafasının içinden duyduğu seslerle paranoya başladığını düşünen Roger, ortak hareket ederek bu sistemi yıkmaya ve unutulmuş günlere tekrar kavuşmaya çalışırlar.