Hürriyet

27 Ocak 2011 Perşembe

Günlükten Notlar 25


*Merhaba
* Yıllarca orkidelerin neden pahalı olduğunu düşündüm durdum. Meğerse son günlerde 100bin dolara vinç reklamında oynayan sevgili Afrodit'imiz Banu Alkan, orkidelerin arasında sevişiyormuş. “Ateşli dudaklarını öpmeyi özledim, öpen o gül dudaklarını özledim, ipek tenini özledim, beyaz orkideler arasında seninle sevişmeyi özledim. Dokun öp, bu tende alevin az gelir, bebeğim geceler boyu sevişmek az gelir.” Beyaz Orkide şarkısından bir bukle efenim.
* "Türkiye'nin yeni Banu Alkan'ı kim olur" sorusuna "Türkiye'de böyle birini bulamadım ama Charlize Theron olabilir. Benim burnum biraz daha güzel ama onu güzellikte kendime yakın buluyorum." diye de cevap verip, güzelliğini kimseyle paylaşmadı. 
* "Osmanlı'da dudaktan dudağa öpüşme yoktu, yanaktan buse alınırdı, biz dudaktan öpüşmeyi sonradan Avrupalılardan öğrendik" Yeni Akit gazetesi yazarı Yavuz Bahadıroğlu'ndan Muhteşem Yüzyıl dizisine farklı bir eleştirel boyut. Avrupalılarda olmasaydı ne yapacaktık bilmem.
* Artık her yerde alkol yasak, zaten alkole pek gerek olmadığını öğrendim izindeyken. Televizyon, kafa bulmanın en güzel yolu. Şöyle iki doz evlilik programı alıyorsunuz, bir doz yemekteyiz. İyi kafa yapıyor. Yalnız hepsini izlemeye kalkmayın, aşırı dozdan yazık olursunuz.
* Mehmet Ali Erbil'in sunduğu, sanırım evlilik programı, sonuna kadar dayanamadım. Çünkü evlilik programı olup olmadığından emin değilim, programda sanki evlenmeye değil de sevişmeye hazırlanan birinin verdiği cevaplar vardı. Aklımı kaybediyorum sandım. "Kendinizi affettirmek için ne yaparsınız", "Önce küvete sıcak suyu doldururum. İçini gül yapraklarıyla doldururum..." dedi, aklım çıktı.
* Almanya'da bir Türk, karısı sürekli sevişmek istediği için polise sığınmış efendim. Eşine Bülent Arınç'ı dinlemesini tavsiye edeydi keşke "Hayat seks ve içkiden ibaret değildir".
* Geceleri uyumak için süt içerken herkes, ben neskafe içiyorum. Evet, biraz ters bir adamım.
* Pluton, şimdi ne yapıyordur acaba, gezegenlikten çıkarıldı diye en son bunalıma girip, kendini alkole vurduğunu duymuştum. Ona da yazık tabi, sen yıllarca ben gezegenim diye etrafta dolaş, sonra bir takım bilim adamları çıksın, sen gezegen değilsin desin.
* Son günlerde karakterimin değiştiğini düşünüyordum, neden değiştiğimi anlayamadığım bir şeyler vardı üzerimde. Sonunda bilim adamlarına sordum ve öğrendim ki gezegenlerdeki eksen kayması yüzünden burcum değişmiş, o yüzden karakterim de değişmiş. İki kere ikizler olan burcum artık boğa efendim.
*Kafama takılanlar;bayramda küslük olmaz, diyip barışanlar, bayramdan sonra tekrar küs mi oluyorlar?
*Okuduklarım, Paul Auster'den Sunset Park, Mario Levi'den İçimdeki İstanbul Fotoğrafları, Erasmus'tan Deliliğe Övgü. İzlediklerim, Milenyum Üçlemesi, Aşk Üçgeni, Çakallarla Dans, Çoğunluk.
*Saçma sapan yasaklara,üzerimizde baskı kurmaya çalışanlara, çaktırmadan özgürlüğümüzü kısıtlamaya çalışanlara, hep beraber fiyuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuvtt.
*Kaçarca.
*http://www.ufizy.com/#RGLquqhSnxw/r/!/

22 Ocak 2011 Cumartesi

Bu Hafta Gösterimde - Çölde Kutup Ayısı

Oscar'a Belçika'dan aday olan Şeylerin Boktanlığı, küçük bir kasabada fakir ve cahil babası ve üç amcasıyla yaşayan on üç yaşındaki Gunther'in ıstıraplı ergenliğe geçiş hikâyesini anlatıyor.

Bu Hafta Gösterimde - The Tree

21 Ocak 2011
Dawn eşini kaybettikten sonra çocukları ile baş başa kalmıştır. Dawn, küçük kızı babasının ruhunun bahçelerindeki ağaçta yaşadığını ilk söylediğinde bunu çocukça bir şaka olarak kabul eder. Başta kimsenin inanmadığı bu fantastik olay, giderek aile içinde kabul görmeye başlar. Bir süre sonra çocuklar ağaçta yaşadıklarını inandıkları babaları ile konuşmaya başlarlar. Dawn da hayatta yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra çocuklarının izinden gider.

Bu Hafta Gösterimde - Ayı Yogi

21 Ocak 2011
Jellystone Parkının ziyaretçileri azaldığından Belediye Başkanı Brown parkı kapatıp arazisini de satmayı plânlamaktadır. İşin kötüsü Jellystone Parkında yaşayan Ayı Yogi ve yakın dostu Boo Boo ev olarak bildikleri bu parktan atılacaklardır. Yogi hayatının en büyük sorunuyla karşı karşıyadır. Parkı kapanmaktan kurtarmak için Boo Boo ile birlikte Korucu Smith ile güçlerini birleştirmelidirler.

Bu Hafta Gösterimde - Günah Keçisi

21 Ocak 2011
Filmde tıpkı eski halkların kötü olayların sorumluluğunu masum keçilere atıp çöle salması gibi, toplumun oluşturduğu önyargılara karşı mücadele anlatılıyor ve Şahin K.'nın hayatından hikâyeler sunuluyor.

Bu Hafta Gösterimde - Kutsal Damacana Drakula

Bebekken cami avlusuna bırakılan Sebo, kendi kendini yetiştirir, zengin bir işadamının konağında iş bulur. Adamın kızı Demet'e plâtonik bir aşkla bağlanan Sebo'nun mutluluğu bir anda bozulur. Bir gece, ansızın kaldığı müştemilâtın kapısı çalınır, gelen efsanevi kan emici Kont Dracula'dır.
21 Ocak 2010

21 Ocak 2011 Cuma

Wanda Adında Bir Balık

"Cinayet, şehvet, hırs, intikam ve deniz ürünlerini anlatan bir öykü"

1988 ABD-İngiltere ortak yapımı olan kara komedi dalında bir film olan Wanda Adında Bir Balık, 1989 yılında Türkiye'de gösterime girmiştir.
Senaryosunu, John Cleese'in yazdığı filmi Charles Chricton yönetmiş ve başrollerinde John Cleese, Jamie Lee Curtis, Kevin Kline ve Michael Palin oynamıştır. Kült kara komedi filmleri arasına giren Wanda Adında Bir Balık, 1989 yılının Oscar'ında  Kevin Kline'e "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Akademi Ödülünü" kazandırmıştır.
Ayrıca filmin 7ödül daha kazanmış 15 ödüle aday gösterilmiştir.


2 Amerikalı 2 İngilizden oluşan, birbirinden eksantrik kişiliklere sahip olan 4 kişilik bir soygun çetesi, Londra'da bir mücevher dükkanı soymayı planlar.
Çetenin beyni olan George; sinirli ve ciddi bir adamdır. Wanda; elmaslara hastalık derecesinde düşkün, hırslı, açgözlü bir düzenbazdır. Amacına erişebilmek için, güzelliğini ve dişiliğini kullanmaktan çekinmez. Ayrıca çete lideri George'un da sevgilisidir. Otto, eski bir CIA tetikçisi olup, IQ seviyesi düşüktür fakat bunu kabul etmez ve kendisine aptal denmesinden hoşlanmaz. Özünü anlamadan sürekli Nietzche okur ve okuduklarını sürekli yanlış yorumlar. Wanda, Otto'yu çeteye erkek kardeşi olarak tanıtır fakat Otto'nun Wanda'yla bir ilişkisi vardır. Çetenin sonuncu üyesi İngiliz olan Ken ise, kekeme, aşırı duyarlı, nazik bir adamdır ve hayvanlara olan aşırı sevgisinin yanısıra akvaryumdaki tropik bir balığa da umutsuzca aşıktır ve balığın adı da Wanda'dır. 

Çete elemanları bu umutsuzca ve beceriksiz görünüşlerine rağmen Londra'daki kuyumcuyu tereyağından kıl çeker gibi soyarlar ve ganimeti şehir dışındaki bir depoya saklarlar. Fakat elmasları kimseyle paylaşmak istemeyen Wanda, George'u ihbar eder. Fakat herşeye hazırlıklı olan George, elmasları çoktan başka bir yere taşımıştır. George hapse atılır ve elmasların yerini öğrenmek isteyen Wanda,son çare olarak George'un avukatı Leach'e kur yapmaya başlar. 







14 Ocak 2011 Cuma

Bu Hafta Gösterimde -Tehlikeli Aşk

14 Ocak 2011
Meksika çölünün sert arazisinde çöl sıcağının altında yaralı bir şekilde yatan bir adam vardır. J isimli bu adam aranmaktadır. Ölüme yaklaştığını hissettiği bu zamanlarda tek isteği hayatının aşkı Natasha'yı bulmaktır. Başkasına yar olmuş ama J'in kaderi olan bir kadın. Şimşek gibi J'in hayatına girip sonuna kadar değiştirmiş bir kadın...

Bu Hafta Gösterimde - Megamind

 14 Ocak 2011
Madagascar serisinin yaratıcılarından biri olan Tom McGrath Magemind ile ilk solo yönetmenlik denemesini yapıyor. Megamind, Dreamworks'ün bu seneki üçüncü animasyonu oluyor. Megamind süper-kötü bir karakterdir ve Metro Man'i yenmiştir ama mutlu değildir çünkü artık bir rakibi yoktur. Kendisine Titan adlı süper-iyi bir karakter yaratan Megamind aslında bir şeytan mı yaratmıştır?

Bu Hafta Gösterimde - Benim Adım Aşk

14 Ocak 2011
Burjuvazi, yasak aşk ve tutku üçgeninde gelişen trajik bir aşk hikâyesi. Zengin bir ailenin hasta olan büyükbabası, işi oğluna ve torununa bıraktığını ilân eder. Evin hanımı Emma, kocasının iş seyahatleri ile kızının okul için evden ayrılmasıyla kendini yalnız hissetmeye başlar ve oğlunun aşçı arkadaşıyla bir ilişki yaşamaya başlayınca kendini yeni bir dünyanın içinde bulur.

Bu Hafta Gösterimde - Cadılar Zamanı

14 Ocak 2011
14. yüzyılda Kara Veba'nın yayıldığı dönemlerde, cadı olduğundan ve hastalığı yaydığından şüphelenilen bir kızın taşınmasına yardım eden şövalye Behman (Nicholas Cage)'ın macerasını anlatılmakta.

Bu Hafta Gösterimde - Aşk Sarhoşu

14 Ocak 2011

Anne Hathaway'in canlandırdığı Maggie karakteri, özgür ruhlu bir genç kadındır. Kolay kolay kimseye bağlanmayan bu kadının, karşı konulmaz bir cazibeye sahip olan Jamie ile karşılaştığında ona aşık olacağını kimse tahmin etmemiştir. Jamie ise, tıbbi ilaç pazarlaması yapan ve bunu yaparken de kadınlar üzerindeki çekim gücünü kullanmaktan çekinmeyen biridir. Ancak ikisinin ilişkisi ilerledikçe ikisi de gerçek bir ilaçla karşılaşır: aşk...

Bu Hafta Gösterimde - Kağıt

14 Ocak 2011
Emrah, ilk sinema filmini çekmeye çalışmaktadır. Babası Mehdi Bey, Emrah’ın eczacı olacağına inanıyordur. Arkadaşları ve annesi Şahane Hanım’ın da desteğiyle para bulan Emrah’ın karşısına bürokrasinin çarkları çıkar. Hayalleriyle Emrah arasında sansür kurulu başkanı Müzeyyen Hanım’dan alacağı son bir imza kalmıştır. Ama bu kolay olmayacaktır. Resmi otoritenin karşısına dikilen Emrah’ı hiç de hoş olmayan gelişmeler bekler.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Renklenen Yaşamlar:Pleasantville



David, siyah beyaz bir dizi olan Pleasantville hayranıdır. Dizinin bütün bölümlerini ezbere bilir. Okulun ineklerinden olan David’in kız arkadaşı yoktur ve pasif bir çocuktur. Kızkardeşi Jennifer ise, okulla alakası olmayan okulun havalılardandır. Okulun yakışıklı ve popüler erkeğiyle güzel bir akşam geçirmeyi planlamaktadır. David ise o akşam Pleasantville yarışmasını seyretmek istiyordur. Kumanda yüzünden kavga ederler ve bir anda kendilerini Pleasantville’in içinde bulurlar.

Pleasantville, 1950 lerde geçen, her şeyin siyah beyaz olduğu bir yerdir. Hatta ne olduklarını anlamadan, içine düşen David ve Jennifer bile siyah beyazdır. Pleasantville’de yağmur yağmaz, kitaplar boştur, müzik yoktur, seks yoktur, yangın çıkmaz, itfaiyenin görevi kedi kurtarmaktır. Her şey aksesuardır, her şey düzgündür ve hiçbir değişiklik olmaz. Ta ki David ve Jennifer Plesantville’den içeri girene kadar.

Baştan uyum sağlamaya çalışsalarda, Jennifer bu uyum sağlamaktan sıkılır ve ilk devrimini cinsel devrimle yapar. Bu ilk devrimden sonra her şey değişmeye başlar.

Peki bu değişime, konformist bir yaşam yaşayan,hiçbir şeyi sorgulamayan, kurallarla dolu bir yaşam süren halk alışabilecek midir?

Yönetmen: Gary Ross
Senaryo: Gary Ross
Oyuncular: Tobey Maguire (David), Reese Witherspoon (Jennifer), William H. Macy (George Parker), Joan Allen (Betty Parker), Jeff Daniels (Bill Johnson), J.T. Walsh (Big Bob)

Oktapodi

2009 En iyi Kısa Animasyon dalında ödül alan film

6 Ocak 2011 Perşembe

Film Kulübü


"Eğitim hakkında tek bildiğim şu: insanoğlunun şimdiye kadar karşılaştığı en büyük ve en önemli güçlük,çocukları nasıl yetiştirilmesi ve eğitilmesi gerektiği meselesidir" demiş Montaigne.

David Gilmour'da  okumak istemeyen oğluna reddemeyeceği bir teklif yapıyor. "Okul yok, iş yok, sorumluluk yok. Sadece haftada üç film izlenecek."

Oğlunun okulu bırakmasına izin veren –birlikte haftada üç film seyretmek şartıyla- bir babanın gerçek hikayesi.

'New York Times Book Review' Editörün Seçimi

Chicago Tribune Yılın En İyi Anı-Romanları seçkisinde

Cilasız, samimi, içe işleyen bir baba oğul portresi.Gönülçelen." Newsweek

"Bu kitap anlamlı, derin, değerli... samimiyeti ile büyülüyor." Globe and Mail

"Gilmour cesur bir yazar ve cesur bir baba." National Post

Sıra dışı bir anlaşmaydı: Jesse okulu bırakabilirdi, bütün gün uyuyabilirdi, çalışmasına ya da kira ödemesine gerek yoktu...ama karşılığında haftada üç film seyretmesi gerekiyordu... babasının seçtiği üç filmi.

Baba oğul haftalarca yan yana oturup Çılgın Romantik'ten Rıhtımlar Üstünde'ye, Temel İçgüdü'den Tatlı Hayat'a, gelmiş geçmiş en iyi (ve bazen de en kötü) filmleri izlerler. Filmler sayesinde hayattan konuşurlar... kızlardan, müzikten, kalp acısından, işten, uyuşturuculardan ve dostluktan bahsederler. Oğul giderek kaotik bir ergenden özgüvenli genç bir yetişkine dönüşür, ama Film Kulübü biraz mutlu biraz buruk, kaçınılmaz bir sona yaklaşırken, Jesse babasını bile şaşırtan bir seçim yapar...

FİLM KULÜBÜ insanı derinden etkileyen bir kitap. Samimi, dobra ve dokunaklı; bir adamın sevgili oğluna yetişkinliğe geçişin çetrefilli yollarında kılavuzluk etme çabasının gerçek öyküsü. 

A ay


"Birdenbire!Her şey pespayeleşti.Birdenbire pespayeleşti.Birdenbire. Pespayeleşmişti.Kumsaldaki gezintiden bu yana.Daha önceki gibi değil.Eller, kendi şekillerinde taşlaştı.Ay çürüdü. Ve kalan her şey...tek bir çizginin üzerine çekildi. Tüm nesneler.O... o kaldı.Sadece o. Büyüyen korku kaldı"

“sen gördün.göresin diye çağırdım seni.
annemi gör diye, gör diye! ne diye bunca zahmet?

göstermek daha mı önemli? her gördüğünü gösterebiliyor musun?

söylesene! her gördüğünü gösterebiliyor musun?

rüyalarının fotoğrafını çekebiliyor musun? ışığın yetiyor mu? netliğini ayarlayabiliyor musun? görmeyi, sadece görmeyi biliyor musun?

hem ne göstereceksin? haberleşmek için mi? kimlerle? kendinle habersiz kaldın mı hiç?
gösterilemeyen şeyler görüyorum hep.

gör sadece gör! Ne olursun, o fotoğraflara sadece görmek için bak.

görüyor musun? görüyor musun Nuran? annemi görüyor musun?”